Fırtınalı bir güz sabahı, normalde çok sessiz olan Rokkenjima adası, yıllık buluşma için toplanan aile bireylerinin gelişiyle birden canlanmış gibiydi. Herkes büyük bir neşe ile ailenin reisinin vereceği bu ziyafet için uzun zamandır pek bir hevesliydi. Ziyaretçilerin eşya yığını altında kalan hizmetçiler bile bu hevesi paylaşıyordu.
Malikanenin bahçesi güllerle doldurulmuştu. Kırmızı bir yorgan gibi serilen güller arasından bir tanesi küçük kızın dikkatini çekmişti.
"Uu- Hasta.. gül..."
Herkes konuk evine yerleştikten sonra ana binaya geçildi. Malikenin içi gerçekten harikuladeydi. Japonyada az rastlanan batı türünde bir binaydı. Mobilyasından boyalarına kadar her şey çok "batı" tadındaydı. Ancak bir şey rahatsız edecek derecede garipti...
Bu resim, adada yaşadığına inanılan, ve aile reisine zamanında hayallerin ötesinde altın veren cadıya aitti; Beatrice. Şimdiye kadar hiç kimse onu görmemişti, herkes çocukken onlara anlatılan "ormandaki cadı" hikayesinin, onların adada kendi başlarına dolaşmalarını önlemek için uydurulduğunu biliyordu.
Resmin altında bir de bilmece vardı. Söz konusu bu bilmeceyi çözebilene, bütün bu altınlar verilecekti. Ancak bu da büyükbabalarının uydurduğu saçma bir şeydi. Cadıymış, altın veren bilmeceymiş. Öyle saçmalık mı olurdu?
Dışarıdaki fırtına gittikçe sertleşti. Yağmur önünüzü bile görmenize izin vermeyecek kadar şiddetliydi. Yapılan bir tartışmanın sonrasında yemek odasında gerginlik hakimdi, kimseden çıt çıkmıyordu. Ta ki birisi konuşana kadar;
"Maria nerede?"
Doğru ya! Dolaşmadan geri dönerken o bahçede girişte bulamadığı gülü arıyordu! Ancak elbette yağmur yağınca içeri gitmiş olmalıydı...! Değil mi?
"Maria!!" diye bağrışıldı. "Neredesin?!"
Yağmurun altında küçük bir silüet belirdi. Elinde şemsiyesi ile yere çömelmiş küçük kız, fırtınadan paramparça olmuş güllerin arasında bir şey arıyordu.
"Maria! Delirdin mi sen! Bu havada dışarıda işin ne??"
"Uu- Gül.. Maria gülü arıyor."
"Hadi gel, içeri girelim. Yarın hava iyileşince bakarız. Çok şükür ki hizmetçiler sana şemsiye verecek kadar akıllılar."
Küçük kız durdu. Şemsiyenin altından kafasını kaldırdı, yüzündeki ciddiyet normal değildi.
"Uu-? Hizmetçi mi?"
"E..Evet... Sana o şemsiyeyi hizmetçilerden biri getirdi değil mi Maria?"
"Hayır. Bana bu şemsiyeyi Beatrice verdi."
Herkes damarlarındaki kanın çekildiğini hissetti.
"Ayrıca, size bunu vermemi istedi..."
...
Rokkenjima'ya hoşgeldiniz. Lütfen burada geçireceğiniz zamanın tadını çıkarın.
Altın Cadı'nın Laneti yalnızca bir söylenti mi, yoksa içinde gerçek payı var mı? Portrenin altındaki bilmece gerçek mi, yoksa bir uydurma mı? Hayallerimizin ötesinde zenginliğe ulaşabilecek miyiz?
O şemsiyeyi gerçekten Beatrice mi verdi, yoksa bu yalnızca bir çocuk oyunu mu? Peki küçük kızın diğerlerine vermesini istediği şey ne?
Ryukishi07'nin yarattığı Umineko no Naku Koro ni'de pek çok sorularınız olacak. Lütfen bize danışmaktan çekinmeyin. Verdiğimiz cevabın sizi tatmin edip edemeyeceğini bilemeyiz, hatta sorunuza karşılık cevap verip veremeyeceğimiz de kesin değildir. Rokkenjima'dayken hiç kimse hiç bir şeyden emin değildir.
1 yorum:
VISUAL NOVEL ÇEVİRİSİNDE FURUDEDEN İLERDEYİM ! SİTEYİ ZİYARET İÇİN ! http://altinruyasarkisi.tr.gg
Yorum Gönder
Eleştirileriniz, yorumlarınız, önerileriniz bizim için önemli. Blogger'dan kaynaklanan yorum gönderememe sorunu olabilir. Bu durumda 2. bir kere yorum gönder'e tıklayınız.